Kripton’dan Gelen Efsane
Kriptonlu anne babası Kal el (clark)’ın babası, Kripton gezegeninden bilim adamı Jor-el, annesi ise Lara’dır. Teknolojide çok ileri olmasına karşın, her türlü insani duygudan uzak, soğuk ve kalpsiz bir toplumu olan bir gezegendir Kripton. Doğa olaylarını kontrol edebilen gezegen halkı, doğaya yaptıkları müdahaleler sonucu, gezegenin merkezindeki çekirdek katmanında zincirleme bir reaksiyon oluşmasına sebep olurlar. Bu reaksiyon, gezegen üzerinde büyük bir basınç yaratmış ve yüzeyin doğal yapısını eriterek radyoaktif ouşumlara dönüştürmeye başlamıştı. Sonuçta, gezegen atmosferi yavaş yavaş zehirlenmeye başlamıştı. Ama daha korkunç olanı ise, gezegenin içinde giderek artan basınç, Kripton’un taşımayacağı hale gelmiş ve gezegeni infilak etme noktasına getirmişti. Bunu son anda keşfeden Jor-El, gezegen yönetimini bir türlü yaklaşan felakete inandıramaz. Üstelik bir oğlan çocuğu beklemektedir ve doğum anı gelmek üzeredir.
Gebelik odasında, doğumunu beklediği ve Kal-El adını verdiği oğlunu, döl yatağı küresiyle Kal-el’in dünyaya gönderilmesi birlikte, kendi yaptığı bir rokete yerleştirir. (Bu döl yatağı küresini suni ana rahmi olarak düşünebiliriz. Aynı zamanda bu küre cenini radyasyondan da korumaktadır.)
Jor-El, gezenin bu kötü gidişatını bildiğinden beri oğlunu gönderebilmek için uygun bir gezegen araştırmaya başlamıştı. O, Kriptonda ki insani duygularını kaybetmiş ve gelişmiş bir gezegen değil de, binlerce yıl önce ki Kriptona benzeyen fakat tam olarak gelişmemiş ama duyguların da kaybolmadığı bir gezegen aramıştı. Sonunda Samanyolu galaksisinin kenar bölgesindeki sarı yıldızın etrafındaki sulak üçüncü gezegende karar kılmıştı. Üzerinde yaşayanların, kendi dillerinde, Dünya, Earth gibi isimler verdiği bu gezegenin bir avantajı da, Dünyanın çevresinde döndüğü sarı yıldızdan gelen ışınların, çocuğun vücudundaki hücreleri canlı birer güneş piline benzetecek olmasıydı. Bu özelliği, oğlunu dünyadaki insanlardan daha güçlü hale getirecekti. Her anne babanın düşündüğü gibi, çocuklarının geleceğini garantiye alma düşüncesi Kal-El’in ebeveyninde de vardı. Kent’lerin ÇifliğiBöylece Jor-El, roketin yönünü dünyanın en gelişmiş ülkesine doğru ayarladı. (Bu demektir ki Superman 1400′lü yıllarda dünyaya gönderilseydi Osmanlı Devletine gönderilecekti. Çünkü o zamanlar Osmanlı İmparatorluğu, dünyanın en gelişmiş ülkesi idi. Ne yapalım kader böyle imiş! Bu durum Superman’in niye Amerika’da olduğunun en güzel cevabı değil midir? Eğer dünyanın en gelişmiş ülkesi biz olsa idik, büyük ihtimalle babası roketin yönünü Türkiye’ye doğru ayarlayacaktı.) Kal-El’in anne ve babasının neden başka bir roketle kaçmadığı sorulabilir. Bu soruya değişik yanıtlar bulmak mümkün. Daha büyük bir roketi yapmak için vakitleri kalmamış olabilir ya da doğdukları gezegenden ayrılmak istemediler şeklindeki nedenlerden biri seçilebilir. Jor-El gezegenin infilkak edeceği zamanı büyük bir kesinlikle hesaplamıştı ve çok az vakti vardı. Bu nedenle roketteki döl yatağı küresinin içinde yaşayan cenini, gezegen infilak etmeden az önce dünyaya doğru yollamayı ancak başarabilmiştı. Roket, gezegeni terkettikten kısa bir süre sonra, gezegen, ihtişamlı bür gürültüyle infilak etti. Henüz doğmamış minik Kal-El’in kendi kaderine doğru olan yolculuğu başlamıştı… Doğum zamanı geldiği sırada roket, dünyaya Amerika’nın Kansas eyaletindeki Smallville kasabası yakınlarındaki bir tarlaya düştü. Tam o esnada kasabadan çiftliklerine gitmekte olan Jonathan ve Martha Kent çifti, şans eseri düşen roketi gördüler. Bu sırada bebek te doğmuştur artık. (Bu durum, Superman’in gerçek anlamda bir yabancı olmadığının ya da bir miktar dünyalı olduğunun da en güzel kanıtıdır aslında.) Buraya kadar Superman’in, Amerika da doğduğunu ve uzaylı olmadığını anladık değil mi? Gelelim dünyadaki günlere.
İlk Yıllar
Super Bebek Pek çok kişinin aklına, Kent ailesinin bu ansızın gelen çocuğu nasıl açıklayacağı sorusu gelmiş olabilir. Bu sorunun cevabı çok basit, Superman’i bulan Kent’ler, yerleşim yeri dışında bir çiftlikte yaşıyorlardı, Çocuğu buldukları akşam görülmemiş bir kar fırtınası başlamıştı. O yıl, yüzyılın en kötü kışı yaşanmış ve Kent ailesi, beş ay boyunca, kasabaya inememişlerdi. Yine bir çok Superman okuyucusunun aklına takılır. Bebekler 5-6 yaşlarına kadar ebeveynlerine oldukça fazla sorun çıkarırlar. Hele bu çocuk geleceğin Superman’iyse, kim bilir ne dertler açmıştır başlarına? Pek çok okuyucu, Superman’in gizli kimliğini bilir de, süper güçlerini kazanmaya 8 yaşlarında başladığını bilmez. Ä°şte bu küçük ayrıntıyı bilmediklerinden anne ve babasının onunla nasıl baş ettiğini düşünür dururlar. Doğrusunu söylemek gerekirse, ben de bunu öğreninceye kadar bu konu üzerinde sık sık kafa yormuştum. Öyle ya, bu çocuk ağladığı zaman, sesinin şiddetinden evin tuz buz olması gerekmez miydi? Ya da çocuk kavga ettiği zaman akranlarının hali ne olurdu diye kafamı kurcalayan pek çok soruyla boğuşmuştum. Küçük yetim çocuk, daha sonra resmi olarak Clark Kent ismini alır. (Clark dünyalı annesinin ikinci ismidir). 8 yaşından sonra süper güçleri ortaya çıkmaya başlar. Ä°lk olarak yaralanmama özelliği, daha sonra da diğer özellikleri ortaya çıkar, 18 yaşına geldiğinde ise, Superman’in bildiğimiz bir çok gücü ortaya çıkmıştır artık. Babası Jonathan, onun bu güçlerini fark etmiş fakat gerçeği söylemek için uygun zamanı beklemişti. Clark’ ta bu güçlerinin farkındaydı ama neden bunlara sahip olduğunu bilemiyordu. Lise son sınıfta, güçleri iyice belirginleşmiş ve kafasındaki sorular da artmaya başlamıştı. Sonunda Jonathan Kent ona gerçeği açıklar ve onu doğduğu roketin olduğu yere götürür. Clark, burada gerçeği öğrenir. O gece Clark, en yakın arkadaşı Lana Lang’a sırrını açıklar. Güçleriyle birlikte büyük sorumlulukları taşımayı öğrenir. Daha sonra, üniversite okumak için Metropolis’e gider. 18 yaşında dünyayı dolaşmaya ve insanlara gizlice yardım etmeye başlar. Bu sıralarda ne ismi, ne de kostümü vardır.